Spor Hukuku

Spor ve Doping İlişkisine Hukuksal Bakış

Sporcu, verdiği emeğin karşılığı olan bedensel ve ruhsal kazanımlarını spor yarışmalarında sergileyerek ödüller ile taçlandırmak ister. Fakat sporcuların hepsi aynı başarıyı gösteremez ya da beklediği sonucu elde edemez. Dolayısıyla spor etiği ile bağdaşmayan verim arttırıcı maddelerin kullanımı ortaya çıkmakta. Sporcunun yarışmada elde edeceği başarıyı hedefleyerek öncesinde veya bir yarışma sırasında, fizyolojik veya psikolojik verimi artırmaya yönelik, spor etiğine aykırı ve sporcunun beden veya ruh sağlığına zarar verebilecek, her türlü madde veya yöntem uygulamaları iradi veya gayri iradi olarak kullanması doping/uyarıcı olarak nitelendirilir. Doping’in aynı zamanda hukuki bir boyutu da vardır. Henüz Türkiye’de kanuni bir düzenleme mevcut olmamakla birlikte Türkiye Dopingle Mücadele Talimatında spor hukukunda dopinge ilişkin bağlayıcı ve temel düzenlemeleri içermektedir. Talimatların uygulanması ise Türkiye Dopingle Mücadele Komisyonu tarafından yürütülmektedir.

Sporcunun kullandığı veya kendisine kullandırtılan madde, yöntem ve ağırlığına göre ceza uygulanacaktır. Dopingin ilk kez saptanmasının cezası, iki yıl; ikinci kez saptanmasının cezası ise, kural olarak, spordan ömür boyu yasaklanmadır. Bir başka yaptırım olarak sporcunun karşılaşmalar sırasında doping kurallarından birini ihlâl etmesinden dolayı yarışma sonuçlarının iptal edilmesi gibi bir husus meydana gelecektir. Dopingli sporcuya uygulanan bu tür disiplin yaptırımları yanında, sporcunun tazminat sorumluluğu da söz konusu olabilir.

Dünya Anti-Doping Yasası’nın 9. maddesi uyarınca, bireysel sporlar yönünden; bir kural ihlalinin saptanması durumunda; Sporcunun müsabakalardan otomatik olarak diskalifiye edilmesine, Madalyalar, ödüller ve puanlar dâhil olmak üzere elde etmiş bulunduğu tüm sonuçların yitirilmesine yol açmaktadır. “Yasak Madde veya Metotları Kullanma, Kullanmaya Teşebbüs Etme yahut Bulundurma” başlığı kapsamındaki 10.2.1. maddeye göre “belirlenmiş maddeleri” kullanan, kullanmaya teşebbüs eden veya bulunduran sporcu; söz konusu durumun kasten veyahut ihmal ile gerçekleştiği anti-doping kurumunca ispatlanabildiği takdirde 4 yıllık bir hak mahrumiyeti cezası ile karşı karşıya kalmaktadır. Aynı kapsamda, bu tanım haricinde kalan diğer haller içinse 2 yıllık bir hak mahrumiyeti süresi öngörülmüş bulunmaktadır.

Spor ve Doping İlişkisine Hukuksal Bakış

Dünya Anti-Doping Yasası’na uygun olarak verilmiş bulunan kararlar, aksi yine yasa ve uluslararası standartlarda belirtilmediği sürece, yasanın 13.2 ile 13.4 arasındaki hükümleri gereğince temyiz edilebilmektedir. Buradaki temyiz mercii CAS’tır.

Doping ile verimini arttırarak başka sporcuların aleyhine haksız rekabete neden olan sporcu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 57’nci maddesi uyarınca tazminat sorumluluğu altındadır.

MADDE 57- ‘’Gerçek olmayan haberlerin yayılması veya bu tür ilanların yapılması ya da dürüstlük kurallarına aykırı diğer davranışlarda bulunulması yüzünden müşterileri azalan veya onları kaybetme tehlikesiyle karşılaşan kişi, bu davranışlara son verilmesini ve kusurun varlığı hâlinde zararının giderilmesini isteyebilir. Ticari işlere ait haksız rekabet hakkında Türk Ticaret Kanunu hükümleri saklıdır.’’

Sporcu hastalık/zaruret halinden dolayı doping maddesi içeren bir ilaç kullanacak ise kullanımının muhakkak doktor denetimine tabii olması gerekmekte ve sporcunun kullandığı ilacın yasaklı olup olmadığını kendisi doktoruna danışarak öğrenmelidir. Sporcunun doping kullanımı doktor kontrolünde; başka bir alternatif tedavi seçeneği kalmadığında, sporcunun performansını ciddi anlamda arttırmayacak olduğunda ve bu tedavi uygulanmaz ise sporcuda ciddi sağlık problemleri yaşanacak ise istisnai hallerden sayılacaktır.

Kural olarak herkes kusuru ile doğru orantıda sorumluluğa tabiidir. Kusursuz sorumluluk istisnai durumlarda geçerlidir. Doktrine ve CAS’a göre, sporcunun doping kullanımında kusuru var ise süreli veya ömür boyu men cezası uygulanacaktır. Aksi kişilik haklarına saldırı olacaktır. Sporcu kusursuz olduğunu iddia ediyor ise bunu kanıtlamak ile yükümlüdür. Dopingde eğer bir anti-doping kural ihlali varsa, sporcunun kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın disiplin yaptırımının uygulanır. Yani, sporcunun numunesinde yasaklı madde, metabolitlerin veya belirteçlerin bulunması halinde, yasaklı maddenin sporcunun vücuduna nasıl girdiğine veya sporcunun kastının veya ihmalinin olup olmadığına bakılmaksızın müeyyide uygulanması kusursuz sorumluluğu ifade eder.

“Kusursuz sorumluluk hallerinin geçerli olduğu durumlarda genel kural, Federasyonunun, sporcunun idrarında yasaklı maddenin bulunmuş olduğunu ve test sonucunun pozitif çıkmasının, laboratuvarda meydana gelebilecek herhangi bir usul hatası ile sakatlanmamış olduğunu ortaya koyabilmesidir.”

Kusursuz sorumluluk hali sadece WADC’nin 2. maddesinde yer almaktadır. Ancak CAS’ın antrenörlerin de kusursuz sorumlu olduğuna ilişkin kararlarına rastlanmaktadır.

29 Kasım akşamı davacı, R’nin otel odasına gidip nasıl olduğunu sormuştur ve sporcu, başının ağrıdığını söylemiştir. Panadol alıp almadığını sormuş, R’de kalmadığını söylemiş, davacı da odasından bir tablet alıp geleceğiniw belirtmiştir. Sporcu tableti almış ancak antrenörünün kendisine Panadol’den başka tablet vermiş olabileceğini düşünmemiştir. Ancak tablet Panadol değil, yasaklı madde içeren bir tablettir. Davacı, odasında bir tablet bulduğunu, üzerindeki yazının okunmadığını, ancak sonradan hatırladığı kadarıyla bir kaç yıl önce karısına verdiği “Di Gesic” markasını taşıdığını belirtmiştir. Eskiden etkili bir baş ağrısı ilacı olduğunu ve Panadol’e eş değer bir ilaç olduğunu narkotik analjezik ya da yasaklı madde içerdiğini düşünmediğini açıklamıştır. ‘’Di Gesic” gibi ilaçlarda propoksifen maddesinin mevcudiyeti saptanmıştır. Bunun üzerine, antrenöre 2 yıl müsabakalardan men cezası verilmiştir. Karar CAS önüne gelmiş ve CAS, antrenörün eyleminin (sporcusuna yasak madde vermiş olmak) suçun maddi unsurunu oluşturacağını ve kişisel kasıt bulunmasa da böylesi eylemlerde anti-doping kural ihlali olacağını belirtmiştir. Türkiye Atletizm Federasyonu Disiplin Kurulu tarafından antrenörlerin kusursuz olduğunu belirterek men cezası vermiş ancak, karar Spor Genel Müdürlüğü Tahkim Kuruluna (SGMTK) taşınmış ve Kurul, suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlali olarak değerlendirilmiş ve kusursuz sorumluluğu antrenörler hakkında uygulamamıştır ( SGMTK, 2013/234 Esas, 2014/39 Karar, 13.02.2014 Tarih).

Aynı karar CAS’a taşınmış ve kararda, CAS 95/150 davasında antrenör yasaklı madde içerdiğini bilmeden sporcuya ağrı kesici verdiğini, niyetinin olmaması ya da ilacın yasaklı madde içerdiğini bilmemesi kusursuz sorumluluktan kaçmasını engellemeyeceğini, mevcut davamızda antrenörün sporcuya herhangi bir şey verdiğine dair bir kanıt olmadığını belirterek kararı iptal etmiştir (CAS 2014/A/3480, 20 Haziran 2014).

 

Av. Ahmet EKİN & Stj. Av. Fatma Mislina DİNÇER

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu