İçtihatlar

Cevap Dilekçesinde Zamanaşımı Defi İleri Sürülmemesi

Kısmi davada cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmese bile ıslaha karşı zamanaşımı defi ileri sürülebilir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Esas: 2023/10261, Karar: 2023/16306 K. Tarihi: 30.10.2023

Zamanaşımı; alacak hakkının kanunda açıkça belirlenmiş süreler içerisinde kullanılmaması nedeniyle, borçlunun borcunu ödemekten kaçınabilmesini sağlayan bir müessesedir.

Zamanaşımı defi, borçlu tarafa borcunu ödememe hakkı tanıyan bir müessesedir. Zamanaşımına uğramış bir borçta alacaklının, alacağını talep etmesinde bir sorun bulunmamaktadır. Fakat zamanaşımı defi; borçlu tarafa, borcunu ödemekten kaçınma şansı tanımaktadır.

Cevap dilekçesinde zamanaşımı def’i ileri sürülmemişse HMK 141. maddesi uyarınca davacının muvafakatı ile zamanaşımı def’i ileri sürülebilir. Yine 141/2.maddesi uyarınca, cevap dilekçesinin ıslahı suretiyle de zamanaşımı def’i ileri sürülerek savunma genişletilebilir, değiştirilebilir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2023/10261 Esas, 2023/16306 Karar sayılı ve 30.10.2023 tarihli ilamında; kısmi davada cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmese bile ıslaha karşı zamanaşımı defi ileri sürülebileceği içtihat edilmiştir. 

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Esas: 2023/10261, Karar: 2023/16306 K. Tarihi: 30.10.2023

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf karar harcı ve gider avansı bir haftalık yasal kesin süre içerisinde yatırılmadığından davacı tarafın istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 344 üncü maddesi gereğince yapılmamış sayılmasına, davalının istinaf başvurusunun ise kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 01.04.2011 tarihinden … sözleşmesinin işverence haksız olarak feshedildiği 10.08.2015 tarihine kadar kamyon satış danışmanı olarak çalıştığını, müvekkilinin 1.509,76 TL ücret ve ücretine ek olarak üç çeşit primin işverence ödeneceği hususunda anlaşılmasına rağmen “yönetim primi” adı altında kesintiler yapıldığını, üç çeşit primin her kamyon satışı ile verilecek olan 100 Euro’luk prim, satış yaptığı müşterilerine Mercedesin kendi finansmanından her kredi kullandırdığında hak ettiği prim ve müşteriye kullandırdığı her kasko sigortası başına hak ettiği primlerden oluştuğunu, davalının müvekkiliyle ilgili bir … sözleşmesi imzalamaması nedeniyle Mercedes finans tarafından hesaba yatan primler dışındaki satış ve kasko primlerini elden ödeme rahatlığı kazanarak bu sayede çalışanların Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kayıtlarındaki kazancını düşük gösterdiğini, müvekkilinin eksik yatan sigorta primlerini talep ettiklerini, müvekkilinin tüm satışlardan hak ettiği primlerin kesintileri ile yine bu dönemde 43 adet satışın primlerini de kesintisiz hâliyle talep ettiklerini, davalı tarafça müvekkilinin işten çıkartıldığı sırada tüm tazminatları ve prim alacağının ödeneceği söylenmesine rağmen yalnızca ihbar ve kıdem tazminatının ödendiğini, bu ödemenin de eksik yapıldığını, çalıştığı süre boyunca fazla çalışma ücretlerininde ödenmediğini, müvekkiline davalı işveren tarafından çalışma süresi boyunca sürekli olarak psikolojik baskı yapıldığını, haksız eleştireye maruz kaldığını, 4 yıl kadar uzun bir süre psikolojik şiddete maruz kalmasına karşılık 10.000,00 TL manevi tazminat talep ettiklerini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, prim alacakları, sigorta primi, fazla çalışma ücreti ve manevi tazminat alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının davalı işyerinde işe başlarken üç çeşit prim üzerinden anlaşıldığını iddia etmiş ise de, bu hususun gerçeği yansıtmadığını, müvekkili Şirketin … sözleşmelerinin hiçbirinde prim sisteminin mevcut olmadığını, prim politikasının tamamen hedefe bağlı olup, hedef sisteminde yılı dört çeyreğe bölüp her çeyreğin satış hedefinin tutturulmasının ilk ve önemli şart olduğunu, davacı tarafça hak edilen primlerin eksik ödendiğinin iddia edildiğini ancak hedef sisteminde davacının performans tablolarına göre hedefin %76 oranında kalınarak tutturulamadığını dolayısıyla kamyon satış bölümünün prim almaya hak kazanamadığını, ayrıca davacının kendi şahsi hedefi olan aylık 25 adetlik satışı da gerçekleştiremeyerek 8 adet satış yaptığını, bunun dışında iddia edilen Mercedes Benz Finansman priminin satış primi olmayıp bayiye ödenen bir prim olduğunu, bu primin dağıtılıp dağıtılmayacağının bayinin inisiyatifinde olup dağıtılmasının süreklilik içermediğini, iddia edildiği gibi elden yahut başkaca bir şekilde hiçbir ödeme yapılmadığını, davacının çalıştığı süre boyunca hak ettiği primlerin tamamının kendisine ödendiğini, davacının kıdem ve ihbar tazminatlarının da eksiksiz ödendiğini, işçiye ödenen satış priminin fazla çalışmaların karşılığında ödenmesi gereken ücretleri tam olarak karşılaması halinde işçiye fazla çalışma ücreti ödemesi yapılamayacağını, psikolojik baskı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davacının 2014 Eylül ayında yaptığı 10 adetlik çekici satışı sırasında işinin gereğini yapmayarak teminat almadan yapmış olduğu satış ile müvekili Şirketi yaklaşık olarak 450.000,00 TL zarara uğrattığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacıya ait bordroların incelenmesinde “prim” adı altında belirli aralıklarla ödemeler yapıldığı, prim adı altında davacıya yapılan ödemelerin 2015 yılı toplam 7.255,00 TL, 2014 yılı toplam 20.470,73 TL olduğu, ayrıca önceki senelerde de prim ödemesi yapıldığı, dinlenen tanıkların satılan araç başına 100 Euro elden prim ödendiğini, ayrıca Mercedes finans kredisi kullandırıldığında finans boyutundan da kullandırılan krediye göre prim ödendiğini, her bir satılan kamyon için prim ödemesi olduğunu, Mercedes firmasının finansman Şirketinin yapılan satışlardan kaynaklanan primleri Şirkete ödediğini, ancak danışmanlara prim ödemesinin bayinin insiyatifinde olduğunu, bunun dışında araç satışlarında prim uygulamasının belirlenen hedefler yakalandığında ödendiğini beyan ettikleri, 07.02.2018 tarihli Mercedes-Benz … AŞ cevabına göre davacının 2011 ve 2015 yılları arasında satışını gerçekleştirdiği araç sayısının 814 olduğu, 12.02.2018 tarihli Mercedes-Benz Finansman … AŞ cevabında ise davacının 01.04.2011-10.08.2015 tarihleri arasında işlemlerine aracılık ettiği araç başına kullandırılan Mercedes-Benz Finansman … AŞ kredi adedinin 233, araç başına kesilen kasko adedinin ise 44 olduğunun belirtildiği, sunulu belgeler dahilinde davacının toplamda 77.375 Euro … lirası üzerinden 261.875,69 TL prim alacağına hak kazandığı, cevap dilekçesinde zamanaşımı def’inde bulunulmadığından davalı vekilinin ıslaha karşı yaptığı zamanaşımı def’inin reddine karar verildiği, davacı SGK kayıtlarında kazancının düşük gösterildiğini iddia ile eksik yatan sigorta primlerinin tahsilini talep etmiş ise de davacı tarafın bu talebinin hizmet tespiti davasına konu olabilecek nitelikte olduğundan davacının sigorta prim alacağı adı altında talep hakkı olamayacağını, tüm tanık beyanları ve davacı iddiası birlikte değerlendirildiğinde davacının haftalık 3 saat fazla çalışma yaptığı, fazla çalışma ücretinin hesabında davacının primden yararlanması nedeniyle sadece saat ücretinin %50 zam nispetine göre hesaplanması gerektiği ile fazla çalışma ücreti talebinin %30 oranında hakkaniyet indirimi yapılarak hüküm altına alındığı, davacı mobbing ve psikolojik şiddete maruz kaldığını iddia etmiş ise de gerek davacı tanıklarının beyanlarından gerekse de başkaca suretle bu iddiasını ispat edemediğinden bu talebin reddi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davanın kısmi dava olarak açıldığı Mahkemenin de kabulünde olmasına rağmen ıslaha karşı yasal süre içerisinde ileri sürdükleri zamanaşımı def’inin değerlendirilmemesinin hatalı olduğunu, bilirkişi tarafından yerinde inceleme yetkisi kullanılmadan eksik inceleme ile rapor düzenlediğini, ihbar ve kıdem tazminatı ödemelerinin müvekkili tarafından yapıldığını, bakiye alacak çıkmasının sebebinin bilirkişi raporlarındaki hatalı değerlendirmeler olduğunu, hatalı hesaplanan prim alacağının kıdem ve ihbar tazminatı hesabının da hatalı olmasına neden olduğunu, bilirkişi raporunda 200,00 TL yemek bedelinin neye göre hesaplandığının belli olmadığını, prim uygulamasının varlığı ve esasları bakımından icabı halinde işyerinde işyeri belgeleri, ticari defter ve kayıtlarının ehil bilirkişiye inceletilmesi gerektiğini, Şirket yetkilisinin bulunmaması sebebiyle yeterli bilgi ve belge alınamaması gerekçesini kabul etmediklerini, prim uygulamasının varlığını, ödeme şeklini ve miktarını ispat yükünün işçide olduğunu, davacının iddia ettiği şekilde prim uygulaması olmadığını, Mercedes Benz firmasının kar dönemlerinde bayilere dağıttığı miktarın, işçilere bayii inisiyatifinde işyeri uygulaması olmaksızın ödendiğini, davacının çalıştığı bölümde ciddi dönemsel zararların olduğunu, zarar söz konusuyken prime hak kazandığının iddia edilemeyeceğini, hesaplanan prim miktarlarının tutarın hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Mercedes-Benz … AŞ’den gelen müzekkere cevabının Gülsoy Anadolu Şubesinde yer alan tüm satışların miktarı olduğunu, hesaplamaların ödeme günündeki kur baz alınarak yapılması gerektiğini, davacının taleplerini TL üzerinden yaptığını ve ıslah dilekçesinde de aksi bir beyanda bulunmadığını, dava tarihindeki döviz kurunun esas alınmasının davacının talebini aşar nitelikte olduğunu, sadece davacı tanıklarının beyanlarına dayanılarak fazla çalışma ücreti hesaplandığını, hangi tanık beyanlarına neden üstünlük tanındığının belirtilmediğini, tanıkların aynı zaman diliminde çalışmadığı dönemler ile yıllık izin günlerinin hesaplamadan mahsup edilmediğini, kaldı ki yapılan hesaplamaya göre prim alacağı, fazla çalışma ücreti alacağından fazla olduğundan fazla çalışma alacak talebinin reddi gerektiğini ileri sürerek istinaf yoluna başvurmuştur.

2. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; İlk Derece Mahkemesince manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğunu, davanın belirsiz alacak davası olduğunu, hüküm altına alınan alacaklara dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken bedel artırım tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı tarafça katılma yoluyla istinaf yasa yoluna başvurulurken yalnızca istinaf kanun yolu başvuru harcı yatırıldığından Mahkemece istinaf karar harcı ile istinaf gider avansının yatırılması için muhtıra çıkartıldığı, muhtırada belirtilen eksiklikler bir haftalık yasal kesin süre içerisinde tamamlanmadığından davacı tarafın istinaf başvurusunun 6100 sayılı Kanun’un 344 üncü maddesi gereğince yapılmamış sayılmasına karar verildiği, davalı tarafın istinaf sebepleri yönünden yapılan incelemede; somut olayda; davacının, davalı işyerinde satış danışmanı olarak çalıştığı, taraf tanıklarının beyanları ve dosya kapsamına göre; davalı işyerinde araç satışından kaynaklanan prim, araç kredisi kullandırılmasından kaynaklı prim ve kasko sigortası kullandırılmasından kaynaklı prim olmak üzere üç farklı prim sistemi olduğu, dava dışı Mercedes-Benz … AŞ ve Mercedes-Benz Finansman … AŞ tarafından gönderilen satış rakamlarına ilişkin yazı cevaplarında açıkça davacı tarafından yapılan satış, kasko ve sigorta sayılarının bildirildiği belirtildiğinden anılan yazı cevaplarındaki veriler esas alınarak hesaplama yapılmasının yerinde olduğu, ancak davacı tarafından araç kredisi kullandırılmasından kaynaklı prim ve kasko sigortası kullandırılmasından kaynaklı prim alacakları TL cinsinden talep edildiği halde anılan primlerin Euro olarak hesaplanarak sonuca gidilmesinin hatalı olduğu, dosya içeriğine göre, eldeki uyuşmazlık konusu davanın kısmi dava olarak açıldığı, Mahkemece davanın kısmi dava olarak nitelendirilmesinin yerinde olduğu, ancak kısmi davada, davaya karşı yasal süre içerisinde zamanaşımı def’inde bulunulmasa dahi ıslaha karşı zamanaşımı def’inin ileri sürülmesinin mümkün olduğu, bu nedenle cevap dilekçesi ile zamanaşımı def’inde bulunulmadığı gerekçesi ile yasal süre içerisinde ıslaha karşı ileri sürülen zamanaşımı def’inin değerlendirilmemesinin usul ve Kanuna aykırı olduğu, davacı tarafça herhangi bir sosyal hak iddiasında bulunulmadığı, bu durumda talep aşılarak yemek ücreti eklenerek giydirilmiş ücret tespit edilmesinin hatalı olduğu, fazla çalışma ücreti hesabında davacının yıllık izinde bulunduğu sürelerin hesaplamadan dışlanmamasının da isabetsiz olduğu, davalının istinaf başvurusu yukarıda açıklanan yönlerden yerinde olduğundan duruşma açılarak yeniden hesap raporu alındığı, tarafların usulü kazanılmış hakları da gözetildiğinde, Dairece alınan bilirkişi raporundaki hesaplamalara itibar edilerek sonuca gidildiği gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde; davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını, davaya karşı cevap dilekçesi ile ileri sürülmeyen zamanaşımı def’inin ıslaha karşı ileri sürülemeyeceğini, İlk Derece Mahkemesi kararı ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının alacak miktarları açısından büyük çelişkiler yarattığını, bu durumun hakkaniyete aykırı olduğunu, faiz başlangıç tarihlerinin dava tarihi olarak değişmesi gerektiğini, Bölge Adliye Mahkemesinin prim alacaklarının TL cinsinden talep edildiği hâlde anılan primlerin Euro olarak hesaplanmasının hatalı olduğu gerekçesini kabul etmediklerini, davacının zamanında ödenmeyen primler yönünden mağdur edildiğini, davacının mobbing ve psikolojik şiddete maruz kaldığı iddiasının tanık anlatımları ve atılan e-postalarla ispatlanmasına rağmen manevi tazminat talebinin reddinin hatalı olduğunu ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, dava konusu prim alacağının hesap yöntemi ile manevi tazminat talebinin koşulları bulunup bulunmadığı, dava türü, zamanaşımı hususlarına ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 6100 sayılı Kanun’un 107 ve 109 uncu maddeleri.

3. 4857 sayılı … Kanunu’nun 32 nci maddesi.

4. 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 56 ncı maddesi.

5. Dairemizin 27.10.2021 tarihli ve 2021/10852 Esas, 2021/15039 Karar sayılı ilâmında zamanaşımı def’ine ilişkin Dairece benimsenen ilkeler şu şekilde ifade edilmiştir:

\”…

Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu \”eksik bir borç\” haline dönüştürür ve \”alacağın dava edilebilme özelliği\”ni ortadan kaldırır.

Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.

Zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, yasada öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur. Demek oluyor ki zamanaşımı, borcun doğumu ile ilgili olmayıp, istenmesini önleyen bir savunma olgusudur. Şu durumda zamanaşımı, savunması ileri sürülmedikçe, istemin konusu olan hakkın var olduğu ve kabulüne karar verilmesinde hukuksal ve yasal bir engel bulunmamaktadır.

Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ilkeye göre, kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kesim için zamanaşımını kesmez, zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktar için kesilir.

Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 371/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.

Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz.

Zamanaşımı definin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesi de mümkündür (Yargıtay HGK. 04…..2011 gün 2010/ 9-629 E. 2011/ 70. K.). …\”

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

30.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu