İcra Hukuku - İflas Hukuku

Borçlunun Haline Münasip Evinin Haczedilememesi

Haciz; borçlunun borcunu kendi rızasıyla ödememesi halinde alacaklının istemi ile borçlunun söz konusu alacak miktarını karşılayacak miktar ve kıymetteki mal ve haklarına devlet aracılığıyla el koyulmasıdır. Haczin konusunu borçlunun menkul ve gayrimenkul malları, üçüncü şahıslardaki alacakları ve diğer malvarlığı oluşturmaktadır.

Borçluya ait olsa dahi haczedilemeyecek hak ve alacaklar 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda düzenlenmiştir. Haczedilemeyen mallar ve haklar ile ilgili hükümler ilamsız icrada, ilamlı icrada ve ihtiyati hacizde uygulanmaktadır.

İİK’nun 82. maddesinde yer alan haczedilmezlik muafiyeti sadece gerçek kişiler için söz konusu olup tüzel kişileri kapsamamaktadır. Ayrıca söz konusu maddede düzenlenmiş olan hususlar Yargıtay tarafından verilmiş kararlardan da anlaşılacağı üzere tahdidi olup kıyas yoluyla genişletilmesi mümkün değildir.

İcra ve İflas Kanunu’nun 82. Maddesinin 12. bendinde borçlunun haline münasip evi haczedilemez hükmü yer almaktadır.

Haline Münasip Ev Kavramı Ve Tespiti

İcra ve İflas Kanunu’nun 82. maddesinde yer alan ‘haline münasip ev’ kavramından kasıt yerel örf ve adete göre bir kimsenin yaşamını sürdürebilmesi adına barınma ve diğer gereksinimlerini karşılaması için gerekli görülen yerdir.

Haline münasip evin tespitinde borçlunun ekonomik durumu ve sosyal statüsü göz önünde tutulmaktadır. İcra ve İflas Kanunu’nda sadece ‘borçlunun haline münasip evi’ kavramı yer almakta ise de Yargıtay tarafından verilen kararlarda bu kavram borçlunun ailesini ve bakmakla yükümlü olduğu diğer kişileri de kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Bu nedenle borçlunun haline münasip evi tespit edilirken Türk Medeni Kanunu’nun 367-371. maddelerinde düzenlenmiş olan borçlu ile aralarında bir akrabalık ilişkisi bulunmasa dahi borçlunun bakmakla yükümlü olduğu ve sürekli nitelikte bir ilişkiye dayanarak o evde yaşayan herkesin dikkate alınması gerekmektedir.

Haline münasip evin tespitinde keşfe gidilmesi ve bilirkişiye başvurulması gerekmektedir. Söz konusu olan evin; borçlunun haline münasip olup olmadığı hususunda bizzat yerinde inceleme yapılarak karar verilmeli, dosya üzerinden inceleme yapılmamalıdır.

Öncesinde yapılmış olan kıymet takdirine göre evin borçlunun haline münasip olup olmadığına karar verilmesi usul kurallarına aykırılığı ve eksik inceleme ile hüküm verilmesi sonucunu doğuracağı için usule aykırılığın giderilmesi amacı ile kanun yollarına başvuru hakkını doğuracaktır.

Meskeniyet İddiası

İcra ve İflas Kanunu’nun 82/12. maddesinde borçlunun haline münasip evi haczedilemez hükmü yer almaktadır. Bu düzenleme, diğer haczi caiz olmayan mal ve haklarda da olduğu gibi, Anayasa’nın 17. maddesinde yer alan herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olmasının icra hukukundaki somut bir karşılığıdır.

Borçlu ve ailesi için asgari bir yaşamı mümkün kılacak olan evin haczedilememesi ile aile birliğinin ve insani gereksinimlerin korunması söz konusu olup yaşam hakkının zedelenmemesi, şahsi menfaatlerin toplumun değer yargılarının önüne geçmemesi hedeflenmiştir.

İcra ve İflas Kanunu’nun 82/12. maddesinde borçlunun haline münasip evinin ancak evin kıymeti fazla ise bedelinden haline münasip bir ev alınacak miktarı borçluya bırakılmak suretiyle satılabileceği hükmü yer almaktadır. Bu hükme göre borçlunun ve ailesinin gereksinimlerini asgari düzeyden fazla olarak karşılayan evin haczi mümkündür. Bu durumun söz konusu olması halinde borçlunun evi haczedilerek satış işlemleri gerçekleştirilir.

Mahkeme tarafından satışın, borçlunun haline münasip ev alabileceği bedelden az olmamak kaydıyla yapılmasına karar verilmesi gerekmektedir. Satış işlemi gerçekleştirildikten sonra söz konusu bedel üzerinden kendisi ve ailesi için asgari düzeyde bir ev alabileceği miktar borçluya verilerek kalan miktar alacaklıya verilir.

Yargıtay kararlarında mahkeme tarafından yapılacak araştırmada borçlunun haline münasip bir ev alabilmek için ihtiyacı olan miktar ile satışa konu olan ev arasında cüz’i miktarda bir fark olması halinde de meskeniyet şikayetinin kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir.

Yapılan haciz işlemine meskeniyet iddiası ile şikayet hakkı yalnızca borçluya değil, evin haline münasip ev olup olmadığı hususunda dikkate alınmış olan diğer herkes için de tanınmış bir haktır.

İİK’nun 16. ve 82/12. maddeleri gereğince meskeniyet şikayeti borçlu tarafından, haczin öğrenildiği tarihten itibaren 7 gün içerisinde İcra Mahkemesine yapılmalıdır. Meskeniyet şikayeti, icra memuru tarafından re’sen gözetilecek bir husus olmayıp borçlunun şahsına bağlı bir şikayet nedenidir.

Evin haczedilmezliği, yani meskeniyet iddiası, hem cüzi icrada hem de külli icrada ileri sürülebilmektedir. Borçlu, meskeniyet iddiasında bulunduğu ev üzerinde tek başına mülkiyet hakkına sahip olmak zorunda değildir yani müşterek veya iştirak halinde malik olduğu ev için de meskeniyet iddiasında bulunabilmektedir. Bu durumun söz konusu olması halinde borçlunun pay değeri belirlenerek evin haline münasip olup olmadığının tespiti gerekecektir.

Ortaklığın giderilmesi davasının açılmış olması da meskeniyet iddiasına engel olmayacaktır ve bu durumda da buradan elde edilecek miktarın borçlunun haline münasip bir ev almaya yetip yetmeyeceği hususu araştırılacaktır.

Borçlunun meskeniyet iddiasında bulunduğu evin tapuda kayıtlı olması zorunluluğu bulunmamakla birlikte gecekondunun dahi haczedilmezliği ileri sürülebilir.

Borçlunun meskeniyet iddiasında bulunduğu evde bizzat kendisinin oturması da şart değildir. Borçlu, kiraya verdiği evi hakkında da meskeniyet iddiasında bulunabilecektir. Şayet borçlu ev sahibi olmakla birlikte kendisi de kirada oturmaktaysa Yargıtay tarafından kira parasının da haczedilemeyeceği kararı verilmiştir.

 İki Ev İçin Meskeniyet İddiasının Söz Konusu Olması

Borçlu ve ailesinin gereksinimleri için lüzum görülmesi halinde borçlunun iki evi meskeniyet şikayetine konu olabilecek ve bu iki evin borçluya bırakılması söz konusu olabilecektir. Söz konusu olan İİK’nda borçlunun sadece bir evi için haczedilmezlik iddiasında bulunabileceği açıkça belirtilmediği için borçlu, haline münasip olmak koşuluyla maliki bulunduğu iki ev için de meskeniyet iddiasında bulunabilecektir.

İki ev için meskeniyet iddiasında bulunma hususunda Yargıtay, vermiş olduğu bir kararında borçlu ve ailesinin gereksinimlerine yanıt verecek ise borçlunun iki evi için de meskeniyet şikayetinde bulunup bulunamayacağının araştırılmasının gerektiğine değinmiştir.

Borçlunun bir evi kendisi ve ailesi için az geliyor fakat ikinci evle birlikte gereksinimlerini aşan bir durum söz konusu oluyorsa bu durumda borçlunun meskeniyet iddiasında bulunduğu iki ev birlikte satılır ve borçluya ihtiyacını karşılayan nitelikte haline münasip bir ev için gerekli olan bedel verilerek kalan miktar alacaklıya verilir.

Tamamlanmamış Ev Hakkında Meskeniyet İddiasında Bulunulması

Borçlu, henüz tamamlanmamış bir ev hakkında da meskeniyet iddiasında bulunabilecektir.  Bu hususta Yargıtay tarafından henüz inşa halinde olduğundan hareketle borçlunun kat irtifakı ile malik olduğu taşınmaz hakkında yaptığı haczedilmezlik şikayetinin kabul edilmesi kararı verilmiştir.

Dolayısıyla borçlu, henüz tamamlanmamış bir halde bulunan evin kendisine haline münasip ev olarak bırakılmasını isteyebilecektir.

Haczedilmezlikten Feragat

Borçlu olan kişi, borcundan kurtulmak amacıyla kanunen haczedilmez olarak kabul edilen mal ve haklarının haczedilmezliğinden feragat edebilir yani haczedilmelerine rıza gösterebilir. İcra ve İflas Kanunu’nun 83/a maddesine göre haczi caiz olmayan malların haczedilebileceğine dair önceden yapılan feragat anlaşmaları geçersizdir.

Bu yüzden ancak haciz işlemleri sırasında veya haciz işlemlerinden sonra ev üzerine haciz koyulabileceğine dair anlaşma yapılabilecektir.

Haciz işlemlerine karşı 7 günlük süresi içerisinde şikayet yoluna başvurulmaması halinde de zımni olarak feragat işleminin kabul edildiği anlaşılmaktadır.

Borçlunun taşınmazı üzerine daha önce koyulmuş haciz sırasında meskeniyet iddiasında bulunmamış olmasıyla birlikte sonrasında ilk haczin kalkması ve alacaklının yeniden haciz talebinde bulunması halinde de borçlunun ilk haciz sırasında meskeniyet iddiasında bulunmamış olması bu iddiasından feragat ettiği anlamına gelmemektedir. Yani borçlu, söz konusu olan yeni haciz için meskeniyet iddiasında bulunabilecektir.

Haline Münasip Eve İpotek Tesis Edilmiş Olması

Haline münasip eve ipotek tesis edilmiş olması halinde Yargıtay’ın son zamanlarda benimsemiş olduğu ve çeşitli kararlarında dile getirmiş olduğu son görüş borçlunun daha önce ipotek ettiği taşınmazı hakkında sonradan haczedilmezlik şikayetinde bulunabilmesi için ipoteğin mesken kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olması gerektiği aksi halde borçlunun haczedilmezlik şikayetinden feragat etmiş sayılacağı şeklindedir.

Yargıtay tarafından hakkında karar verilmiş olan diğer bir hususa göre de zorunlu olarak tesis edilmiş bir ipotek olmasa dahi haciz tarihinden önce ipotek borcunun ödenmiş olması halinde, haczedilmezlik iddia etme hakkı borçlu için söz konusu olacaktır.

Amme Alacaklarından Dolayı Ev Haczi

Vergi borçlarının zamanında ödenmemesi halinde vergi idaresi tarafından tahsilat için izlenecek yol 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da hüküm altına alınmıştır. Amme alacaklarının neler olduğu hususu da Kanun’un 1. maddesinde sayılmıştır.

Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 70. maddesinde haczedilemeyecek mallar hüküm altına alınmıştır.  İlgili maddenin 11. bendinde haczedilmeyecek mallar arasında borçlunun haline münasip evi yer almaktadır. Vergi borçlarından dolayı gayrimenkulün haczinde de evin değeri asgari düzeyin üstünde ise satış bedelinden haline münasip bir ev alınabilmesi için gereken miktar borçluya verilecektir.

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun gereğince mesken hacizlerinde, meskeniyet şikayetleri Vergi Mahkemesine yapılacaktır. Kanun’un 70/11. maddesi ile İcra ve İflas Kanunu’nun 82/12. maddesi paralellik göstermektedir.

İcra ve İflas Kanunu hükümlerinin kamu alacaklarının tahsilinde uygulanması için 6183 sayılı Kanun’un İcra ve İflas Hukuku Kanunu’na açık atıf yapması gerekmektedir. Açık atıfın söz konusu olmaması halinde kamu alacaklarının tahsilinde İcra ve İflas Kanunu hükümlerinin uygulanması söz konusu olamayacaktır.

Konu ile ilgili Danıştay tarafından verilen kararlarda da borçlunun evinin haline münasip bir yerden daha fazla değere sahip olduğunun alacaklı amme idaresince tespit edilmesi gerekirken idarece, bu yönde yapılmış bir tespit olmaksızın borçlunun evine haciz uygulanmasının yasaya uygun olmayacağı belirtilmiştir.

İcra ve İflas Hukuku uzmanlık gerektiren bir hukuk dalı olup icra ve iflas hukuka ilişkin her türlü uyuşmazlıkta hukuki destek almak için Ekin Hukuk Bürosu ile iletişime geçebilirsiniz.

Av. Ennur GÜVEN & Av. Ahmet EKİN

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu