Ceza Hukuku

Kısırlaştırma Suçu ve Cezası (TCK m.101)

Kısırlaştırma suçu, bireylerin çocuk sahibi olma yetisinin cerrahi müdahaleyle kalıcı olarak ortadan kaldırılmasıdır. Bu işlem kadınlarda yumurta kanallarının, erkeklerde ise sperm kanallarının tıkanması veya kesilmesiyle gerçekleştirilir. Bu işlem bireyin cinsel yaşamını doğrudan etkilemez. Buna karşılık, kastrasyon hem üreme yeteneğini hem de cinsel fonksiyonları ortadan kaldırır. Kastrasyon, daha ağır bir tıbbi müdahale olup, hukuken ayrı bir suç tipi olarak düzenlenmemiştir. Kastrasyona ilişkin eylemler, TCK m. 87/2 kapsamında neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu olarak değerlendirilir.

Nüfus Planlaması Hakkında Kanun’un 4. maddesinde “sterilizasyon” kavramı, kişinin cinsel ihtiyaçlarını engellemeden çocuk yapma kapasitesinin ortadan kaldırılması olarak tanımlanmıştır. Yasal olarak kısırlaştırma işlemi, bireyin açık ve aydınlatılmış rızasına dayanmalı ve tıbbi açıdan sakınca bulunmamalıdır. Ancak ameliyat sırasında zaruri bir durum doğarsa, kişinin izni aranmaksızın müdahale yapılabilir.

Kısırlaştırma

Madde 101- (1) Bir erkek veya kadını rızası olmaksızın kısırlaştıran kimse, üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Fiil, kısırlaştırma işlemi yapma yetkisi olmayan bir kimse tarafından yapılırsa, ceza üçte bir oranında artırılır.

(2) Rızaya dayalı olsa bile, kısırlaştırma fiilinin yetkili olmayan bir kişi tarafından işlenmesi halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Suçun Unsurları

TCK’nın 101. maddesi, rızaya dayanmayan kısırlaştırma fiilini suç olarak tanımlamıştır. Aynı zamanda bu fiilin yetkisiz kişilerce gerçekleştirilmesi suçun nitelikli halini oluşturur. Ayrıca, mağdurun rızası olsa dahi işlemin yetkisiz biri tarafından yapılması da cezai yaptırımı gerektirir.

Bu suç tipi, neticesi olan bir suçtur. Yani failin eylemi sonucu mağdurun üreme yeteneğini kaybetmesi gerekir. Bu bağlamda suçun oluşumu, eylem ile sonuç arasında nedensellik bağı bulunmasına bağlıdır. Suçun konusu bireyin üreme organlarıdır ve kısırlaştırma neticesinde mağdurun çocuk sahibi olma imkanı ortadan kalkmalıdır. Bu yönüyle zarar suçu niteliği taşır.

Suçun Unsurları

Fail

Kısırlaştırma suçunun temel şeklinin faili, rıza olmaksızın bu işlemi gerçekleştiren kişidir. Suçun nitelikli halinde ise fail, bu işlemi yapma yetkisi bulunmayan kişidir. Yetkisiz kişinin kısırlaştırma işlemi yapması cezanın artırılmasını gerektirir.

Yetkili hekimler, “Rahim Tahliyesi ve Sterilizasyon Hizmetlerinin Yürütülmesi ve Denetlenmesine İlişkin Tüzük” ile belirlenmiştir. Kadınlarda kısırlaştırma işlemini kadın doğum veya genel cerrahi uzmanları, erkeklerde ise bu uzmanlık alanlarına ek olarak üroloji uzmanları ya da bu konuda özel eğitim almış pratisyen hekimler gerçekleştirebilir. Bu sınırlar dışındaki kişilerin yaptığı işlemler suçtur.

Mağdur

Bu suçun mağduru, kadın ya da erkek olabilir. Cinsiyet veya yaş bakımından herhangi bir sınırlama yoktur. Ancak mağdurun halihazırda üreme yetisinin bulunması gerekir. Aksi halde suçun konusu gerçekleşmeyeceğinden fail, yalnızca yaralama suçundan sorumlu tutulabilir.

Suçun Konusu

Kısırlaştırma suçu, bireyin üreme fonksiyonlarıyla sınırlıdır. Üreme yeteneği bulunmayan bireyler üzerinde yapılan bu tür işlemler ceza hukuku kapsamında değerlendirilemez ve sadece yaralama suçu oluşturabilir.

Suçun Nitelikli Hali

  1. maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde, kısırlaştırma işleminin yetkisiz kişi tarafından gerçekleştirilmesi nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Bu durumda verilecek ceza, temel şekle göre üçte bir oranında artırılır.

Manevi Unsur

Kısırlaştırma suçu yalnızca kast ile işlenebilir. Failin, mağdurun üreme yeteneğini ortadan kaldıracak bir işlem yaptığını bilerek ve isteyerek hareket etmesi gerekir. Bu suç tipi taksirle işlenemez. Uzman bir hekimin ihmali sonucu kişinin kısır hale gelmesi durumunda, kısırlaştırma değil, TCK m. 89/3-b kapsamında taksirle yaralama suçu

oluşur. Ayrıca failin olası kastla hareket etmesi de mümkündür. Örneğin bir hekimin yapılacak işlemin kısırlığa yol açacağını öngörmesine rağmen müdahaleyi sürdürmesi durumunda olası kastla kısırlaştırma suçu oluşur. Bu halde TCK m. 21/2 uyarınca cezada indirime gidilir.

Hukuka Aykırılık

Kısırlaştırma suçunda hukuka uygunluk sebebi olarak bireyin rızası dikkate alınabilir. TCK m. 26/2’ye göre, birey vücudu üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği bir konuda rıza gösterirse, fiil hukuka aykırılık teşkil etmez. Ancak bu rızanın geçerli sayılması için kişinin bilgilendirilmiş, açık ve yazılı şekilde onay vermesi gerekir. Hekim, kişiyi işlem öncesinde riskler ve sonuçlar hakkında aydınlatmakla yükümlüdür.

Kısırlaştırma işlemi şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğundan, eşin rızası gerektiği konusunda doktrinde görüş ayrılıkları mevcuttur. Ancak genel kabul gören yaklaşım, yalnızca işlemi geçirecek kişinin rızasının yeterli olduğu yönündedir.

Kısırlaştırma Suçunda Hukuka Aykırılık

Suçun Özel Görünüş Biçimleri

Teşebbüs

Kısırlaştırma suçunda teşebbüs mümkündür. Failin, kısırlaştırmaya yönelik icra hareketlerine başlamasına rağmen işlem tamamlanmadan engellenmesi veya sonuç doğmaması halinde teşebbüs hükümleri uygulanır.

İştirak

Suçun temel hali, özgü suç niteliğindedir. Yani bu haliyle suç sadece yetkili kişiler tarafından işlenebilir. Ancak yetkisiz bir kişi bu suça iştirak ederse, suça yardım eden veya azmettiren olarak sorumlu tutulabilir.

Yetkili ve yetkisiz iki kişinin birlikte rızasız bir şekilde işlemi gerçekleştirmesi halinde, yetkili kişi suçun temel şeklinden, yetkisiz kişi ise nitelikli halinden cezalandırılır.

İçtima

Failin tek bir eylemle birden fazla kişiyi kısırlaştırması halinde, fikri içtima hükümleri uygulanabilir. Ancak kısırlaştırma fiili aynı kişiye birden fazla kez uygulanamaz. Bu nedenle zincirleme suç hükümleri kısırlaştırma suçu için geçerli değildir.

Yaptırım ve Kovuşturma

TCK m. 101’in ilk fıkrasına göre, bir erkeği veya kadını rızası olmaksızın kısırlaştıran kişi 3 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Aynı fıkradaki nitelikli hale göre, bu işlemin yetkisiz kişi tarafından yapılması halinde ceza üçte bir oranında artırılır.

İkinci fıkraya göre ise rıza bulunsa dahi işlemin yetkisiz kişi tarafından yapılması halinde, faile 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilir. Bu suç şikayete bağlı değildir ve savcılık tarafından re’sen soruşturulur.

Av. Ahmet EKİN & Stj. Av. Şevval Asude DOĞAN

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu