İçtihatlar

Orman Yangınında Sorumluluk

Orman yangınına sebebiyet veren çocuğun annesi ve babası da ev başkanı sıfatıyla yangın sonucunda meydana gelen zarardan sorumludur.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi

Esas:2021/5624 Karar:2021/9596 K.Tarihi:06.10.2021

Ev başkanı, ailenin önemi göz önünde bulundurularak gerektiğinde kurallar koyan ve bu kurallarına uyulmasını sağlayan otorite olarak düzenlenmiştir. Ev başkanı; küçük, kısıtlı, akıl hastası veya akıl zayıflığı olan aile üyelerinin, üçüncü bir kişiye verdiği zarardan sorumludur. Bu sorumluluk kusura dayanmamaktadır.

Ev başkanının sorumluluğu dikkatli ve özenli davranması gerektiği temeline dayanmaktadır. Bu sebeple kanun koyucu ev başkanına kurtuluş kanıtı getirme imkanı tanımıştır. Ev başkanı gerekli ve yeterli dikkat ve özen gösterdiğini ve eylemle sonuç arasındaki illiyet bağının koptuğunu ispatlarsa sorumluluktan kurtulmaktadır.

Sonuç olarak; ev başkanı küçük, kısıtlı, akıl hastalığı ve zayıflı bulunan aynı çatı altında yaşadığı bireylerin eylemlerinden sorumlu olmaktadır. Bu durumda; ev başkanın sorumluluğu sadece dikkatli ve özenli davrandığı ve illiyet bağının koptuğunu ispatlamakla ortadan kalkabilecektir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2021/5624 Esas, 2021/9596 Karar sayılı ve 06.10.2021 tarihli ilamda; orman yangınına sebebiyet veren çocuğun annesi ve babası da ev başkanı sıfatıyla yangın sonucunda meydana gelen zarardan sorumlu olduğu içtihat edilmiştir.

YARGITAY 3. Hukuk Dairesi Esas: 2021/5624 Karar: 2021/9596 K. Tarihi 06.10.2021

Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili ve davalı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davacı; davalılar …, sırtlarında gezmek amacıyla çıktıklarını, üşümeleri üzerine birlikte karar vererek ısınmak amacıyla ateş yaktıklarını, yangına sebebiyet verdiklerini, çıkarılan yangının belediye tarafından söndürüldüğünü, yangın sonucu 25 hektarlık sarıçam ormanı ve orman toprağının yandığını, ceza dosyasının halen derdest olduğunu, çıkan yangın nedeniyle kurumun zarar gördüğünü ileri sürerek; 12.390 TL fidan zararı, 172.000 TL ağaçlandırma gideri ve 7.367,20 TL yangın söndürme gideri olmak üzere toplam 191.757,20 TL idare zararının yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş, davalılar … ile annesi … ve babası … yönünden dava tefrik edilerek, işbu dosya kapsamında davaya devam edilmiştir.

Davalılar, davanın reddini istemişlerdir.

Mahkemece; haksız eylem hukuksal temeline dayalı olarak, küçüğe velayeten anne ve babaya karşı açılacak davada, Aile Mahkemesinin görevli olmadığı, uyuşmazlığın çözümünde Asliye Hukuk Mahkemesi görevli olduğundan davanın usulden reddine karar verilmiş; karar, davacı tarafın temyizi üzerine; Dairece verilen 25/01/2018 tarihli ve 2016/13188 E. 2018/741 K. sayılı kararla; “….eldeki davada TMK’nın 369. maddesinin uygulanacağı ve uyuşmazlığın çözümünde Aile Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle bozulmuştur.

Bozmaya uyan mahkemece bu defa; davalı baba … ve davalı anne … yönünden; çocuğun yaşı büyüdükçe gözetiminin güçleşeceği ve her daim 16 yaşında bir çocuğun yanında bulunamayacakları, ortaya çıkan gözetim güçlüğünün sorumluluğun belirlenmesinde gözardı edilemeyeceği, meydana gelen zararın davalı anne ve davalı babanın ev başkanı sıfatından kaynaklanan sorumluluğunu gerektirdiği yönündeki iddianın davacı tarafından ispatlanamadığı, aile başkanının ailevi, sosyal ve fiziki durumu dikkate alındığında dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine, davalı … yönünden, kesinleşmiş ceza dosyası kapsamına göre,

taksirle orman yangınına sebebiyet vererek zarardan sorumlu olduğu belirtilmekle, olayın oluş şekline göre %20 oranında takdiri indirim yapılarak, davanın kısmen kabulü ile 148.722,56 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’dan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; karar, davacı vekili ve davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1) Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; tarafların sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2) Davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesinde; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Sorumluluk” başlığını taşıyan 369. maddesi; “Ev başkanı, ev halkından olan küçüğün, kısıtlının, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan kişinin verdiği zarardan, alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle onu gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe sorumludur. Ev başkanı, ev halkından akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunanların kendilerini ya da başkalarını tehlikeye veya zarara düşürmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. Zorunluluk halinde gerekli önlemlerin alınmasını yetkili makamdan ister.” hükmünü içermektedir.

Görüldüğü üzere, ev başkanı ev halkından olan küçüğün, kısıtlının, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan kişinin verdiği zarardan, alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle onu gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe sorumludur.

Maddenin açık ifadesinden de anlaşıldığı gibi, üçüncü kişilere verdikleri zararla ev başkanını sorumluluk altına sokanlar; küçük, kısıtlı ve akıl hastalığı veya akıl zayıflığı olan kimselerdir. Eş söyleyişle, ev başkanının kanundan doğan bu sorumluluğu, her şeyden önce şahıs itibariyle sınırlı olup, sadece küçük ve kısıtlıların haksız davranışları ile başkalarına verdikleri zararlardan sorumludur.

Bu nedenledir ki, ev başkanı özen ve gözetim görevini yerine getirmemesinden dolayı üçüncü kişilerin uğradığı zararı tazminle sorumludur ve bu sorumluluk hukuksal nitelikçe kusursuz sorumluluktur. Dolayısıyla, ev başkanının bu sorumluluktan kurtulabilmesi, ancak alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle küçüğü gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmesi ile mümkündür.

Somut olaya ilişkin ceza yargılamasında; davalı küçük …’un arkadaşları ile Erzurum Palandöken Dağı Sultan Seki sırtlarında gezmek amacıyla çıktıkları, davalı …’un orada bulunan kevenleri çakmak ile tutuşturduğu, çıkan yangının rüzgarın etkisiyle hızla yayıldığı ve ormana sirayet ettiği, çocukların yangını söndürmeye çalıştıkları ancak başarılı olamadıkları anlaşılmakla, suça sürüklenen çocuk …’nun taksirle orman yangınına neden olma suçunu işlediği sabit görülerek mahkumiyetine karar verildiği, çocuğun yangının söndürülmesi ve etkilerinin azaltılmasına yönelik çabaları nedeniyle cezasından indirim yapıldığı görülmektedir.

Mahkemece, her ne kadar, davalı anne ve baba yönünden, ev başkanı sıfatından kaynaklanan sorumluluklarının davacı tarafından ispatlanamadığı belirtilmiş ise de, davalıların ev başkanı olarak oluşan zarardan, kusursuz olarak sorumlu bulundukları, davacı tarafından ispatının gerekmediği, davalıların ise sorumluluktan kurtulmaya yönelik, alışılmış şekilde, durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle çocuğu gözetim altında bulundurduklarını, dikkat ve özen göstermeleri halinde dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceklerini ispat edemedikleri anlaşılmaktadır.

Buna göre; mahkemece; davalı anne ve babanın, ev halkından olan küçüğün meydana getirdiği zarardan, ev başkanı sıfatıyla kusursuz sorumlu oldukları dikkate alınarak, oluşan zarar miktarından sorumlu tutulmaları gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.

3) Davalı …’un diğer temyiz itirazlarının incelenmesinde; Ormanları, yangınlara karşı korumak, davacı idarenin bizatihi asli görevidir. Bu nedenle, çıkan yangını en kısa sürede söndürmek, zararın büyümesini önlemek için her türlü tedbiri almak ve gereğini yapmak da idarenin görevidir.

Davada; orman yangınına sebebiyet verilmekle, zararın kapsamının tayininde davacı idarenin kusurunun olup olmadığının da araştırılıp, tartışılması, yangının nitelik ve niceliği itibariyle davacı tarafın alması gereken tedbirleri alıp almadığının ve yangının büyümemesi için sorumluluk halinin değerlendirilmesi gerekir.

Davacı idarenin yangına müdahalesindeki etkin gücü gibi faktörler dikkate alınarak, ceza yargılamasında, davacı kurum görevlilerinin, olay yerine geldiklerinde, itfaiye, jandarma, askerler, sivil savunmanın bulunduğu, kendilerinin Ardahan-Göle’de bulunmaları nedeniyle geciktiklerine dair beyanları da dikkate alınarak müterafik kusur incelemesi yapılması gerekmektedir.

Bu durumda mahkemece; davacı idarenin yangına müdahalesine yönelik görev ve sorumluluklarını yerine getirip getirmediği, müterafik kusurlu olup olmadığı hususunda konusunda uzman 3 kişilik bilirkişi kurulundan ( orman ve elektrik mühendislerinden oluşacak şekilde ) aldırılması, davacı idarenin müterafik kusurlu olduğunun belirlenmesi halinde ayrıca olayın oluş şekline göre takdiri indirim yapılması hususu birlikte değerlendirilerek ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporları esas alınmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

Kabule göre de; davalı anne ve babanın kendilerine asaleten, çocukları Mesut adına velayeten verilen vekaletname ile yargılamada vekil ile temsil edildikleri, davalı …’un yargılama sırasında ergin olduğu anlaşılmakla, mevcut vekili ayrıca görevlendirmek suretiyle, usuli sorunu ortadan kaldırabileceği açıklanarak, bu yönden kendisine imkan tanınması suretiyle yargılamaya devam edilmemiş olması da doğru değildir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının reddine, hükmün ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacı yararına, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle davalı yararına HUMK’nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 6100 sayılı HMK’nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi. 

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu