İçtihatlar

İlama Dayalı Olarak İlamsız İcra Takibi Yapılması

İlama dayalı olarak ilamsız icra takibi yapılamayacağından takibin iptali gerekir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi

Esas: 2019/8317 Karar: 2020/5332, K. Tarihi: 23.06.2020

İlamlı icra takibi, bir mahkeme kararının gereğinin yerine getirilmesi için başvurulan takip yoludur. İlamlı icra takibinde, mahkemeden lehine ilam alan kişi, icra dairesine başvurarak ve ilama dayalı olarak hakkının alınmasını talep eder. İlamlı icra takibine itiraz etmek için borçlunun belli bir süre içinde ve belli sebeplere dayanarak icra mahkemesine dilekçe vermesi gerekir. İlamlı icra takibi, para alacağı, menkul teslimi, gayrimenkullerin tahliyesi gibi konularda yapılabilir.

İlamsız icra takibi, herhangi bir mahkeme kararına dayanmayan, para borcu, teminat ya da diğer alacaklar için icra müdürlüğünde yapılan icra takibidir. Bu icra yolunda alacaklının elinde bir belgenin, ilamın veya bir alacağı gösterir ve ispat eder nitelikte herhangi bir belgenin olması şart değildir.

İlamsız icra takibinde, alacaklı doğrudan icra dairesine başvurarak, borçluya karşı takip yapabilir. Borçlu ise kendisine karşı yürütülen takibe itiraz ederek, takibin sonuçlanmasına engel olma imkânına sahiptir. İlamsız icra takibi, para ve teminat alacakları yanında, kira alacağının ödenmemesi veya kira süresinin sona ermesi durumunda taşınmazın tahliyesi, elinde kambiyo senedi bulunan alacaklıların kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip, abonelik sözleşmesinden kaynaklanan alacaklar için abonelik sözleşmesine özgü haciz yoluyla takip gibi konularda da yapılabilir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin2019/8317 Esas, 2020/5332 Karar sayılı ve 23.06.2020 tarihli ilamında; ilama dayalı olarak ilamsız icra takibi yapılamayacağından takibin iptali gerektiği içtihat edilmiştir.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi

Esas: 2019/8317 Karar: 2020/5332, K. Tarihi: 23.06.2020

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki şikayetçi borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Alacaklı tarafından borçlu aleyhine ilama dayalı olarak genel haciz yoluyla başlatılan ilamsız icra takibinde borçlunun; ödeme emri tebliğinin dayanak ilamdaki vekiline tebliğ edilmediğinden usulsüz olduğunu, vekile tebligat çıkarılmadan takibin kesinleştirilemeyeceğini belirterek, tebligat ve haciz işlemlerinin iptali istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece şikayetin reddine dair verilen karara karşı şikayetçi borçlu tarafından istinaf yoluna başvurulduğu, bölge adliye mahkemesince istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

İcra İflas Kanunu’nun 32. maddesi uyarınca, alacaklı tarafından para borcuna veya teminat verilmesine dair ilam icra dairesine verilince icra memuru borçluya bir icra emri tebliğ eder. Yasanın bu hükmü emredici nitelikte olup, icra memurunun aksi yöndeki işlemleri kamu düzenine aykırılık oluşturacağından, süresiz şikayete tâbi olacağı gibi hakim tarafından da re’sen gözetilmelidir.

Alacaklının takip talebine eklediği belgenin para borcuna veya teminat verilmesine dair ilam olması halinde icra memurunun borçluya örnek 4-5 nolu icra emri tebliğ etmesi yasal zorunluluktur. Alacaklının talebi üzerine ya da kendiliğinden, ilamsız icra takiplerine ilişkin ödeme emri göndermesi, açıkça yasanın emredici hükmüne aykırı olacaktır.

Pek tabidir ki elinde ilam olan bir alacaklının ilama dayalı olarak ilamsız icra takibi yapması da hayatın olağan akışı ile bağdaşmayacaktır. Nitekim ilamlı icra takibinde borçlunun itirazı takibi durdurmayacağı gibi itfa ve imhal itirazlarının ispatı ancak “yetkili mercilerce re’sen yapılmış veya usulüne göre tasdik edilmiş yahut icra dairesinde veya tetkik merciinde veya mahkeme önünde ikrar olunmuş senetle” (İİK. m. 33) mümkün olacaktır. Halbuki ilamsız icra takibinde itiraz üzerine takip duracak ve alacaklının itirazın kaldırılması için icra mahkemesine başvurarak olumlu karar alması gerekecektir. Yine ilamlı icra takibini, alacaklı istediği icra dairesinde yapabilecekken(İİK. m.34), ilamsız icra takibinde genel yetki kurallarına göre (İİK. m.50) takip yapması gerekecektir.

O zaman elinde ilam olan bir alacaklı bu kadar avantajlar var iken neden ilamsız icrayı tercih eder? Burada ilk akla gelen ilamlı icra takiplerinde uygulanan İİK.’nun 36. maddesini, bir diğer anlatımla borçlunun icranın geri bırakılması kararı alarak takibi durdurmasını bertaraf etmek olabilir. Bir diğer neden de ilamın bozulması halinde takibin durmasının ve sonrasında alacağın olmadığı ya da daha az olduğunun ilamla belirlenmesi halinde icranın iadesinin yolunu kapatmak olarak düşünülebilir (İİK. m 40).

İcra ve İflas Kanunu’nda hüküm bulunmayan hallerde, bu kanuna aykırı düşmediği ölçüde genel nitelikte olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun hükümlerinin icra takipleri hakkında da uygulanması gerekir. 6100 sayılı HMK’nun 29/1. maddesine göre ise taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar. Buna göre elinde ilam olan bir alacaklının ilamlı icra takibi yapmak yerine ilamsız icra takibi yapmasının anılan maddede düzenlenen dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı muhakkaktır.

Kaldı ki mahkemeye başvurup alacağını ilama bağlayan bir kişinin, ilamlı takip yapmak yerine ilamsız takibi tercih etmek suretiyle borçlunun yapabileceği itiraz üzerine yeniden itirazın kaldırılması ya da iptali amacıyla mahkemeye başvurması ve bu şekilde Devletin yargı organlarının gereksiz şekilde meşgul edilmesi anlamına da geleceğinden kabulü mümkün değildir.

Şu hale göre, alacaklının para borcuna veya teminat verilmesine dair ilama dayalı olarak ilamsız icra takibi yapması, en başta İİK.nun 32.maddesi amir hükmüne aykırılık teşkil edeceği gibi, dürüstlük kuralı ile de bağdaşmayacağından hukuk düzeni tarafından korunamaz. Bu doğrultuda, ilama dayalı olarak ilamsız icra takibi yapılamayacağı sonucuna varılmıştır.

O halde, ilama dayalı olarak ilamsız icra takibi yapılamayacağından, mahkemece bu hususun re’sen nazara alınarak borçlu hakkındaki takibin iptali gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi ve istinaf başvurusunun da Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmesi isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz isteminin kabulü ile, yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca, istinaf talebinin esastan reddine ilişkin … Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nin 03.04.2019 tarih 2018/2860 E.-2019/972 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, … 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 30.07.2018 tarih 2018/354 E. – 2018/462 K. sayılı kararının BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, 23/06/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu