İçtihatlar

Cezaevi Koğuşunda İşlenen Hakaret Suçu

YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ

Esas Numarası: 2020/19887

Karar Numarası: 2021/10143

Karar Tarihi: 22.03.2021

“Cezaevi koğuşu aleni yerlerden olmadığı için burada işlenen hakaret suçunda aleniyet nedeniyle daha ağır ceza verilemez.”

Hakaret suçu Türk Ceza Kanunu’nda şerefe karşı suçlar başlığı altında 125.maddede düzenlenmiştir. TCK m.125:

(1) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.

(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.

(3) Hakaret suçunun;

a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,

b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,

c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,

İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.

(4) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.

(5) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.

Hakaret suçu ile kişilerin şeref, onur ve saygınlığı korunmaktadır.

TCK m.125/4’te hakaret suçunun alenen işlenmesi düzenlenmiştir. Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza 1/6 oranında artırılır. Aleniyetin sağlanabilmesi için hakaret içerikli hareketin belirsiz sayıda kişi tarafından algılanabilecek şekilde gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Hakaretin kaç kişi tarafından algılandığının bir önemi yoktur. Umuma açık yerlerde ya da basın-yayın yoluyla işlenen hakaret suçunda aleniyet gerçekleşir. Sokakta, sosyal medyada ya da televizyon programında işlenen hakaret suçunda aleniyet gerçekleşmiş olur. Hakaret içeren hareketin kaç kişi tarafından algılandığı önemli değildir.

Yargıtay 4.Ceza Dairesi 2020/19887 Esas, 2021/10143 Karar sayılı ve 22.03.2021 tarihli kararında aleniyeti, hakaret eyleminin herkesin duyabileceği, görebileceği ve sayısı belli olmayan birden fazla kişiler tarafından algılanabilir olması şeklinde ifade etmiştir. Söz konusu kararda cezaevi koğuşunda işlenen hakaret suçunda aleniyetin sağlanmadığı ve bu nedenle cezanın artırılmasının hukuka aykırı olduğu belirtilmiştir.

YARGITAY

4. CEZA DAİRESİ

Esas Numarası: 2020/19887

Karar Numarası: 2021/10143

Karar Tarihi: 22.03.2021

KARAR

Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçundan sanık …’in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/3-a ve 125/4. maddeleri gereğince 1 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Geyve Asliye Ceza Mahkemesinin 17/11/2009 tarihli ve 2007/197 esas, 2009/236 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.

İstem yazısında;

1- Dosya kapsamına göre,

Müşteki …’a karşı hakaret eyleminden dolayı sanığın kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçundan cezalandırılmasına karar verilmiş ise de, müştekinin olay sırasında ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunduğu ve herhangi bir kamu görevlisi sıfatını haiz olmadığı, dolayısıyla sanık hakkında kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçundan mahkumiyet hükmü kurulamayacağı gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde;

2- Kabule göre de,

a) Eylemin alenen gerçekleştiğinden bahisle, sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 125/4. maddesi uygulanmak suretiyle temel cezasından artırım yapılarak hüküm kurulmuş ise de, hakaret eyleminde aleniyetin, eylemin herkesin duyabileceği, görebileceği ve sayısı belli olmayan birden fazla kişiler tarafından algılanabilir olması anlamına geldiği, bu nedenle artırım yapılmasının amaçlarından biri mağdurun onur ve şöhretinin, fiili başkalarının duyması veya duymasına açık olması nedeniyle daha fazla zarar görmesi diğerinin ise hukuka aykırılık teşkil eden fiilin bizatihi aleni olarak icra edilmesinin olduğu, somut olayda, sanığın cezaevinde koğuşta söylediği hakaret kabul edilen sözleri nedeni ile cezaevi koğuşunun aleni yerlerden olmamasından dolayı sanık hakkında aleniyet artırımı yapılarak ceza tayin edilmeyeceği cihetle, yazılı şekilde fazla ceza tayininde,

b) Geyve Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 07/11/2007 tarihli ve 2007/1072 soruşturma, 2007/333 esas, 2007/154 sayılı iddianamesinde, sanığın adı geçen müştekiye yönelik eyleminden dolayı 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/1 ve 125/4. maddeleri uyarınca sevk edilerek cezalandırılması talep edildiği, iddianame anlatımında da müştekinin kamu görevlisi olduğuna ilişkin bir beyanın bulunmadığı halde, sanığa ek savunma hakkı verilmeden anılan Kanun’un 125/3-a maddesine göre cezalandırılma cihetine gidilmesinde;

İsabet görülmemiştir.” denilmektedir.

I- Hukuksal Değerlendirme:

A- Bir Numaralı Talep Açısından:

5237 sayılı TCK’nın “hakaret” başlıklı 125. maddesinde; “Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir.” hükmü düzenlenmiştir.

Aynı Kanunun 125/3 fıkrasında ise; “ Hakaret suçunun;

a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,

b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,

c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,

İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.” hükmüne yer verilmiştir.

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 6. maddesindeki tanımlar bölümünde, kamu görevlisi: “kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi” olarak tanımlanmıştır.

İncelenen somut olayda; sanığın cezaevinde kendisiyle aynı koğuşta hükümlü olarak bulunan, müşteki …’a yönelik hakaret suçunda, müştekinin yukarıda tanımlanan şekliyle kamu görevlisi olmamasına rağmen, sanığın eyleminin, TCK’nın 125/1. maddesinde düzenlenen (basit) hakaret suçunu oluşturduğu gözetilmeden, sanık hakkında TCK’nın 125/3-a. maddesi hükmünün uygulanması, hukuka aykırı bulunmuştur.

B- İki Numaralı Talebin (a) bendi açısından:

TCK’nın 125/4. maddesinde: “Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.” hükmü yer almaktadır.

Aleniyet hakaret eyleminin herkesin duyabileceği, görebileceği ve sayısı belli olmayan birden fazla kişiler tarafından algılanabilir olması anlamına gelmektedir. Aleniyet nedeniyle artırım yapılmasının amaçlarından biri mağdurun onur ve şöhretinin, fiili başkalarının duyması veya duymasına açık olması nedeniyle daha fazla zarar görmesi diğeri ise hukuka aykırılık teşkil eden fiilin bizatihi aleni olarak icra edilmesidir.

Somut olayda sanığın cezaevinde koğuşta söylediği hakaret kabul edilen sözleri nedeni ile, cezaevi koğuşunun aleni yerlerden olmamasından dolayı sanık hakkında aleniyet artırımı yapılması hukuka aykırıdır.

3- İki Numaralı Talebin (b) bendi açısından:

5271 sayılı CMK’nın “Suçun niteliğinin değişmesi” başlıklı 226. maddesinde;

1) Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.

2) Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.

3) Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.

4) Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır” düzenlemelerine yer verilmiştir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.06.2012 gün ve 13/125-236 sayılı kararında da belirtildiği üzere, sanığın ceza yargılamasındaki en önemli haklarından biri yargılamanın her aşamasında göz önünde bulundurulması gereken savunma hakkıdır. Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış olan bu hakkın, herhangi bir nedenle sınırlandırılması olanaklı değildir. Nitekim 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 308/8. maddesine göre de savunma hakkının kısıtlanması mutlak bozma nedenlerindendir.

Maddenin açık düzenlemesinden de anlaşılacağı üzere, iddianamede gösterilen eylemin hukuki niteliğinin değişmesi ya da cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hallerin ilk defa duruşma sırasında ortaya çıkması halinde, anılan maddenin birinci fıkrası uyarınca sanık veya müdafiine ek savunma hakkı verilmesi gerekmektedir.

İnceleme konusu somut olayda; sanık hakkında düzenlenen, 07/11/2007 tarihli iddianamede sanığın kamu görevlisi olmayan müştekiye hakareti nedeni ile TCK’nın 125/1-4 maddelerinden cezalandırılması istenmesine rağmen yargılama safhasında, sanığa ek savunma hakkı tanınmadan TCK’nın 125/3-a maddesi kapsamında mahkumiyet hükmü kurulması hukuka aykırıdır.

II-Sonuç ve Karar:

Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,

1- Hakaret suçundan sanık … hakkında, Geyve Asliye Ceza Mahkemesinin 17/11/2009 tarihli, 2007/197 esas, 2009/236 sayılı kararının, sanığın hakaret suçundan aldığı mahkumiyet hükmü bakımından CMK’nın 309. maddesi uyarınca kanun yararına BOZULMASINA,

2- Karardaki hukuka aykırılık sanığa daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmekle, aynı yasa maddesinin 4-d fıkrası uyarınca, Yerel Mahkemece yapılan uygulama da gözetilerek sanığın, TCK’nın 125/1. maddesi gereğince 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

3- İnfazın bu miktar üzerinden yapılmasına, kararda yer alan diğer hususların olduğu gibi bırakılmasına, dosyanın Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 22/03/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu