İçtihatlar

Mahkemenin Fahiş Miktarda Delil Avansı İstemesi

Tarafların adil yargılanma ve adalete erişim hakkının ihlaline sebebiyet verecek şekilde, fahiş miktarda delil avansı istenmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi

Esas: 2016/20364, Karar: 2018/7306, K. Tarihi: 28.06.2018

Kişiler, bir dosyanın tarafı olduğu durumlarda delillerinin toplanması, tebligatların yapılması gibi hususlar çerçevesinde gider avansı ya da delil avansı yatırmaktadır. Bu tutar bazı durumlarda çok yüksek meblağlar olabilmektedir. Bu meblağların yatırılmaması halinde mahkemece, delil avansı yatırmayan tarafın delilleri toplanmamakta, tebligatları yapılmamaktadır. Mahkemece, adil yargılanma ve adalete erişim hakkının ihlaline sebebiyet verecek şekilde, fahiş delil avansı miktarı belirlenemez.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2016/20364, Esas 2018/7306 Karar sayılı, 28.06.2018 tarihli ilamında; fahiş miktarda delil avansı belirlenmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu kabul edilmiş, bu durumun tarafların adil yargılanma ve adalete erişim hakkını ihlal ettiği belirtilmiştir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi

Esas: 2016/20364, Karar: 2018/7306, K.Tarihi: 28.06.2018

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kâğıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davacı; davalı ile eski arkadaş olup ikisinin de veteriner hekim olduğunu, Aralık 2010 tarihinde özel veteriner muayenehanesi açmaya karar verdiklerini, kendisinin bir süre daha maaşlı işinde, iş yerinden arta kalan zamanlarda klinikte veteriner olarak çalışmasını, davalının ise istifa ederek muayenehanenin sorumluluğunu üstlenmesini kararlaştırdıklarını, adi ortaklık ilişkisi içerisinde muayenehane açılışı yaptıklarını, klinik henüz yeni olduğundan beklenen verimin sağlanamadığını, kiraların zorlukla ödenir hal aldığını, Mayıs 2012 tarihinden itibaren aktif olarak çalışmadığını ve kar payı da almadığı veteriner kliniği nedeniyle borçlandığı kredilerin halen geri ödemesini yapmakta olduğunu, bu klinik için maddi ve manevi varını yoğunu ortaya koyduğunu, buna rağmen davalı ile ilişkileri bozularak ayrılık kararı aldıklarını, bahse konu veteriner kliniğine yaptığı masrafların ve alamadığı kar payının faizi ile birlikte tahsili için başaltılan takibe de davalının itiraz ettiğini beyan ederek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı; davacı ile aralarında adi ortaklık ilişkisi kurulduğunu kabul ettiğini, bu nedenle tasfiye usulü uygulanmadan davacının alacağı olduğunu ileri sürerek takip başlatması, itirazın iptali ya da alacak davası açmasının hukuka uygun olmadığını belirterek davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece; taraflar arasındaki ilişkinin adi ortaklık niteliğinde bulunduğu ve daha sonra bu ilişkinin bozulduğu, bir ortak tarafından adi ortaklığa ilişkin olarak sermaye payının istenmesinin, ortaklığın faaliyetlerinden dolayı uğradığı zararın veya kar payının talep edilmesinin aynı zamanda ortaklığın fesih ve tasfiyesini de kapsayacağından tasfiye memuru görevlendirilerek adi ortaklığın tasfiye işlemlerinin gerçekleştirilmesine ve tasfiye görevlilerine ödenecek ücretin 1/2 oranında taraflardan alınmasına karar verilmiş; her iki tarafça 1/2 oranındaki bilirkişi ücretinin ödenmesi gerektiği ara kararda belirtilmiş ve her iki taraf vekiline eksik gider avansının tamamlanması hakkında muhtıra çıkarılarak dosyanın tasfiye memurlarına tevdi edileceği HMK 324.maddesi uyarınca delil ikamesi için gereken avansın muhtıranın tebliğinden itibaren 7 günlük kesin süre içinde yatırılması ve yatırılmadığı taktirde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılacağı ihtar edilmiş, tarafların ise kesin süre içinde işlemi yerine getirmemeleri üzerine dosya kapsamına göre her iki taraf da iddia ve savunmalarını ispatlayamadığından davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içince davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının sair temyiz itirazları yerinde değildir.

2-6100 sayılı HMK’da gider avansı ve delil avansı ayrı ayrı düzenlenmiştir. Kanun’un 324. maddesinin başlığı “Delil İkamesi İçin Avans” olup, “Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler” hükmü düzenlendikten sonra, ikinci fıkrasında tarafların bu yükümlülüğü yerine getirmemeleri halinde talep ettikleri delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılacakları öngörülmüştür.

HMK m. 324’te mahkemenin delil ikamesi için ne kadar avans isteyeceği belirtilmemiştir. Meblağ, ikamesi istenen delile göre (bilirkişi, tanık, keşif vs.) belirlenecektir. Mahkeme tarafından belirlenen meblağın düşük olduğu sonradan anlaşılırsa mahkeme bakiye kısmın yatırılmasını isteyecektir.

Delil ikamesi için avans ödeyecek taraf mahkemeden delil ikamesi talebinde bulunan taraftır. Bunun ispat yükünün hangi tarafa düştüğü ya da delil ikamesinin hangi tarafın menfaatine olduğuyla bir ilgisi yoktur. Taraflardan her ikisinin de aynı delilin ikamesini talep etmeleri durumunda avansı taraflar arasında yarı yarıya paylaştırılabilir.

Mahkemece, taraflar arasındaki ilişkinin adi ortaklık olarak kabulü ile fesih ve tasfiyeye yönelik ara karar kurulması yerinde görülmekle birlikte tarafların adil yargılanma hakkının ve adalete erişim hakkının ihlaline sebebiyet verecek şekilde, bilirkişiler için 20.000 TL fahiş delil avansı belirlenerek taraflardan 10.000’er TL’yi yatırmalarını istemek doğru görülmemiştir.

O halde mahkemece, her ne kadar bilirkişi tasfiye memurları için belirlenen delil avansı taraflarca süresinde yatırılmadığından dosya kapsamına göre her iki taraf da iddia ve savunmalarını ispatlayamadığından davanın reddine karar verilmiş ise de; daha makul bir miktar delil avansı belirlenerek taraflara yeniden süre verilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.06.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu