Ceza Hukuku

Kamu Davasının Açılması, İddianame ve İddianamenin İadesi

Ceza yargılamasında, bir suç nedeniyle kamu vicdanının ve toplum düzeninin korunması açısından kamu adına dava açılması, adaletin işletilmesi bakımından vazgeçilmezdir. Bu noktada, kamu davasının açılması süreci; soruşturma, iddianame düzenlenmesi ve iddianamenin mahkemece kabulü/iadesi aşamalarını içerir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu bu süreci, özellikle m. 170-174 arasında düzenleyerek; hem savcılığa iddianame düzenleme görevini yüklemiş, hem de mahkemeye iddianameyi denetleme yetkisi tanımıştır. Pratikte bu teorik çizgi kimi zaman delinmekte; eksik soruşturma, delil yetersizliği, usul hataları gibi nedenlerle iddianamenin iadesi gündeme gelmektedir. 

Kamu Davasının Açılması: İddianame (CMK m. 170-171)

CMK m. 170/1’e göre, kamu davasını açma görevi tamamen savcılığa aittir; soruşturma evresi sonunda, elde edilen deliller “suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa” savcı iddianame düzenler. 

İddianamenin Zorunlu Unsurları (CMK m. 170/3–4)

CMK m. 170/3-4, iddianamede bulunması gereken asgari unsurları sayar: şüphelinin kimliği; müdafi varsa müdafiinin; maktul/mağdur/suçtan zarar görenin kimliği; mağdurun veya zarara uğrayanın kanunî temsilcisi ya da vekili; ihbar/şikâyet yapan vs. kişilerin kimlikler; şikâyet tarihi; yüklenen suç ve uygulanacak kanun maddeleri; suçun işlendiği yer-tarih-zaman dilimi; suçun delilleri; şüphelinin tutukluluk durumu (tutukluysa gözaltı ve tutuklama tarihleri, süreleri) vs. Ayrıca iddianamede, suçun işlendiği olaylar ve bu olaylara dayandırılan deliller, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanmalıdır; iddianamede suç yahut suçtan kaynaklanan değişik olaylarla ilgisi olmayan bilgiler yer alamaz.

İddianamenin sonuç kısmında da; savcının talep ettiği cezalar, güvenlik tedbirleri ve – suç tüzel kişi faaliyeti çerçevesinde işlenmişse -bu tüzel kişi hakkında uygulanabilecek güvenlik tedbirleri açıkça gösterilmelidir. 

Takdir Yetkisi ve Kamu Davasını Açmama (Ertelenme/ Takipsizlik)

Öte yandan, CMK m. 171 düzenlemesiyle savcıya kamu davası açmama takdir yetkisi de tanınmıştır. Özellikle, etkin pişmanlık, şahsî cezasızlık sebepleri gibi durumlarda veya üst sınırı 3 yıl veya daha az hapis cezasını gerektiren suçlarda ve uzlaştırma/önödeme kapsamı dışındaki suçlarda, savcı yeterli şüpheye rağmen kovuşturmayı erteleyebilir. 

İddianamenin Kabulü, Kovuşturma ve Açık Davanın Başlaması (CMK m. 175 ve sonrası)

Savcının düzenlediği iddianame görevli ve yetkili mahkemeye sunulur. Mahkeme, iddianameyi inceledikten sonra kabul ederse, kamu davası açılmış sayılır ve kovuşturma (yargılama) aşaması başlar. Sunulan iddianame kabul edilmeden de bir süreç bulunmaktadır: mahkeme iddianameyi kabul edebilir ya da “iddianamenin iadesi” yönünde karar alabilir. Bu karar, iddianamenin ve soruşturma evrakının mahkemeye verildiği tarihten itibaren belirli süre içinde verilmelidir. 

İddianamenin İadesi (CMK m. 174) 

CMK m. 174/1 uyarınca mahkeme, iddianameyi ve soruşturma evrakını teslim aldıktan sonra – soruşturma evresine ilişkin bütün belgeleri inceledikten sonra – aşağıdaki hallerden herhangi biri mevcutsa; eksik veya hatalı noktaları belirterek iddianamenin cumhuriyet başsavcılığına iadesine karar verir. 

Kısaca iade sebepleri şunlardır:

  • İddianame, CMK m. 170’te sayılan şekil koşullarına uygun değilse (örneğin zorunlu unsurlar eksikse); 
  • Suçun sübûta erdirilmesine doğrudan etki eden, gerekli deliller toplanmadan iddianame düzenlenmişse; 
  • Dosya, ön ödeme, uzlaştırma ya da seri muhakeme usullerine tâbî ise, bu usuller uygulanmadan iddianame düzenlenmişse;
  • Soruşturma veya kovuşturma izne ya da talebe bağlı suçlarda — izin veya talep alınmadan iddianame düzenlenmişse. 

Suçun hukuki nitelendirilmesi (yani sevk maddesi, hukuki vasıflama) nedeniyle iddianame iade edilemez; savcı bu takdirde yalnızca suçun vasfını hatalı koymuş olsa bile iade söz konusu olmaz. Bu düzenleme, takdir yetkisinin kötüye kullanılmasına veya hukuki vasıflama ihtilaflarının iade sebebi yapılmasına imkân vermemek içindir

Süre ve İade Hakkının Kullanımı

Mahkeme, iddianameyi aldığı tarihten itibaren (genellikle) 15 gün içinde inceleme yapar; bu süre içinde iade kararı verilmeyen iddianame “kabul edilmiş sayılır”. 

İddianame iade edilirse, savcı ya eksiklikleri/hataları giderip yeniden iddianame düzenleyip mahkemeye gönderir; ya da soruşturmayı derinleştirip takipsizlik kararı verebilir. 

Savcının iade kararına karşı bir itiraz hakkı vardır. Ancak iade kararının ardından eksiklikler düzeltilip yeniden iddianame verilse bile, ilk iade kararında belirtilmeyen başka gerekçelerle yeniden iade yapılamaz. 

İddianamenin iadesi, kamu davasının açılması (kovuşturmanın başlaması) sürecini durdurur — dava açılmış sayılmaz; iddianame kabul edilmedikçe kovuşturma evresi başlamaz. Bu nedenle savunma açısından, sanığın lekelenmemesi ve savunma stratejisinin geliştirilmesi için önemli bir imkân sunar.

İade kararı, davanın kesin düşmesi veya beraat anlamına gelmez. Savcı eksiklikleri giderip yeniden iddianame sunabilir; dolayısıyla süreç yalnızca bir süreklilik kazandırır, son bulmaz. 

İddianamenin İadesinin Amacı ve Önemi

İddianame iadesi, suç isnadının somut, hukuka uygun ve güvenilir delillere dayanmasını sağlar; soyut, temelsiz suçlamaların önüne geçer. 

Eksik soruşturmaya dayalı, belirsiz suçlamalarla sanığın üzerine gereksiz bir “damga” vurulmasını engeller. 

İddianame kabul edilmeden önce denetim olursa, yargılama aşamasında zaten düşme ihtimali olan davaların yükü ortadan kalkar; mahkeme süreci ve toplum kaynakları verimli kullanılır. 

İddianamenin iadesi, savcılığın soruşturmayı gerekli derinlikte yapmasını zorunlu kılar; yüzeysel soruşturmaların ceza sistemi üzerinde olumsuz etkilerini azaltır. 

Uygulama Sorunları ve Eleştiriler

Ancak, pratikte iddianamenin iadesi kurumu kimi sorunlara, tartışmalara yol açmaktadır:

  • Mahkemelerin istikrarsız uygulaması. Her ne kadar CMK m. 174’de iade nedenleri sınırlı sayıda belirtilmiş olsa da, bazı mahkemeler bu çerçevede olmayan sebeplerle dahi iade kararları verebilmekte; bu durum hukuki belirsizlik ve istikrarsızlık doğuruyor. 
  • İade sürecinin yargılamayı uzatması. Özellikle tutuklu sanıklar için, iade-kararı yeniden iddianame sunulması döngüsü, “makul sürede yargılama” hakkı bağlamında sorun yaratabilir. 
  • Delil toplama eksikliği ile sonuçsuz soruşturmalar. Bazı dosyalarda savcılık kolaycılığa kaçarak yeterli delil toplamadan iddianame düzenleyebiliyor; ancak mahkemenin iade yerine iddianameyi kabul etmesi halinde  nihai yargılama aşamasında delil eksikliği nedeniyle beraat ya da davanın düşmesi ihtimali doğuyor. Bu da hem adaletin zedelenmesi hem de yargının verimsizliği anlamına geliyor. 

İddianame ve İddianamenin İadesinin Rolü ve Önemi

Sonuç olarak:

  • İddianame, kamu davasının açılmasının olmazsa olmaz belgesidir; savcılık tarafından düzenlenmesi, mahkeme tarafından kabul edilmesi gerekir. 
  • CMK m. 170–174 düzenlemesiyle bu süreç usûl kurallarıyla teminat altına alınmıştır: iddianamenin içeriği açıkça belirlenmiş, usulî kriterler netleştirilmiş; mahkemeye denetim görevi verilmiştir. 
  • İddianamenin iadesi kurumu, ceza yargılamasında adil, hukuka uygun ve sağlam bir yargılama için kritik bir araçtır. Özellikle delil toplama eksikliği, usul hataları, uzlaşma/önödeme yerine doğrudan dava açılması gibi riskleri ortadan kaldırır. 
  • Ancak uygulamada – mahkeme ve savcılık arasındaki tutarsızlıklar, delil değerlendirme ve yeterli şüphe kavramındaki ihtilaflar, iade kararlarının verilmemesi ya da geç verilmesi – bu mekanizmanın etkinliğini zayıflatabilmektedir. Bu noktada hem savcılığın soruşturma yükümlülüğünü titizlikle yerine getirmesi, hem de mahkemelerin – özellikle iade sebebi olarak yasada sayılmayan mazeretler üretmemesi – kritik önemdedir.
  • Son olarak, iade kararı şüpheli/ sanık için bir “kurtuluş” değil; yargılamayı – bazen bir süre – erteleyen, savunmaya ek zaman kazandıran bir araçtır. Ancak bu süre, “makul sürede yargılanma” hakkı açısından da dikkate alınmalı; özellikle tutuklu sanıklar açısından hak kayıplarına yol açmamalıdır. 

Sonuç

İddianame ve iddianamenin iadesi kurumu, ceza yargılamasında hem kuramsal hem de pratik olarak hayati bir konuma sahiptir. Bu kurum, mağdurların, şüphelilerin ve toplumun adalet beklentisini, usulî güvenliği ve yargının verimliliğini korumak için tasarlanmış. Ancak etkinliği hem savcılığın soruşturma titizliğine hem de mahkemenin yasaya uygun davranmasına bağlıdır.

Av. Ahmet EKİN & Stj. Av. Servet DEMİR

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu