İş Hukuku

Kalp Krizi İş Kazası Sayılır mı

Doktrin ve Yargıtay tarafından da genel kabul gören tanıma göre iş kazası, işçinin, işverenin kontrolü altında bulunduğu sırada, ifa ettiği işten veya işle ilgili dış bir nedenden aniden meydana gelen bir olay sonucu uğradığı kazadır. Bu bağlamda, iş kazası ile meslek hastalığı arasındaki ayrımı yaparken, iş kazasının ani bir olayın sonucunda meydana gelmesinin önemli olduğu görülür. Dolayısıyla, yaşanan olayın zaman içinde işçinin ruhsal veya bedensel sağlığını olumsuz etkilemesi durumunda, bunun iş kazası değil, meslek hastalığı olarak değerlendirilmesi gerekecektir.

Meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin doğası gereği tekrarlanan nedenler veya iş koşulları nedeniyle geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik durumları olarak tanımlanmaktadır. Meslek hastalıklarını diğer hastalıklardan ayıran en önemli özellik ise genellikle iş üretimiyle ilişkilendirilmesidir.

Kalp Krizi İş Kazası Olarak Değerlendirilir mi?

Kalp Krizi İş Kazası Olarak Değerlendirilir mi?

Kalp krizi, herhangi bir dış etkiden bağımsız olarak kalbin oksijen ve besin desteğinden yoksun kalması sonucu kalp kasının ve kan akışının kesilmesi durumudur. Kalp krizi bazen üçüncü şahısların ihmali veya kusuru olabileceği gibi hiçbir etken olmaksızın da meydana gelebilir. İş yerinde ve işin yürütümü sırasında meydana gelen her türlü kalp krizi, sigortalının, işverenin veya üçüncü şahısların kusuru olup olmadığına bakılmaksızın iş kazası olarak değerlendirilir.

Aslında kalp krizi bir kaza olmamakla birlikte, Yargıtay içtihatları ve SGK genelgesi çerçevesinde mevzuatımızda iş kazası olarak kabul edilmiştir.

SGK Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 29.09.2016 tarihli “Kısa vadeli sigorta kolları uygulamaları” başlıklı 2016/21 sayılı Genelgesinde, “Sigortalının iş yerinde kalp krizi geçirmesi veya başka bir hastalık nedeniyle ölmesi ya da ruhen veya bedenen hemen veya sonradan engelli hale gelmesi iş kazası olarak kabul edilecektir.” şeklinde kalp krizinin iş kazası olarak değerlendirileceği belirtilmiştir.

Her ne kadar kalp krizi iş kazası kapsamında değerlendirilse de, bu durumda hak sahiplerinin tazminat hakkı elde edip edemeyeceği belirli şartlara bağlıdır. Yani, iş yerinde kalp krizi nedeniyle ölüm veya yaralanma durumunda iş kazası olarak kabul edilse de, bazı durumlarda hak sahiplerinin maddi ve manevi tazminat talep etme hakkı bulunmayabilir.

Kalp Krizinin İş Kazası Sayılması İçin Gerekli Şartlar Nedir?

Kalp krizinin bir iş kazası olarak değerlendirilmesi için, kazaya maruz kalan kişinin 5510 Sayılı Kanun’un 4. maddesi uyarınca sigortalı olması kesin bir gerekliliktir.

Kalp krizinin, 5510 Sayılı Kanun’un 13. maddesinde belirtilen sınırlı durumlardan birinde meydana gelmesi halinde, olayın iş kazası olarak kabul edilmesi gerekmektedir.

Yargıtay, sigortalının kalp krizi geçirdiği tarihteki çalışmasının hizmet sözleşmesine dayalı olduğu bir durumda, olay anında Belediye adına çalıştığının belirlenmesi durumunda, ölümle sonuçlanan ve kalp krizi sonrasında meydana geldiği konusunda anlaşmazlık bulunmayan olayın iş kazası olarak kabul edilmesi için ek bir koşul aranmaması gerektiğini belirtmektedir.

İş Yerinde Kalp Krizi Geçiren İşçinin Hakları Nelerdir?

İş Yerinde Kalp Krizi Geçiren İşçinin Hakları Nelerdir?

İşçi, iş yerinde geçirdiği kalp krizine bağlı olarak SGK’dan geçici iş göremezlik ödeneği talep edebilir. Ayrıca, sürekli iş göremezlik ödeneği veya sağlık yardımı alması da mümkündür. Ancak, işçinin sağlık durumuna göre uygulamada değişiklikler olabilir.

İşçinin çalıştığı iş yerinde işveren tarafından gerekli iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmaması durumunda, işçinin maddi ve manevi tazminat davası açma hakkı bulunmaktadır. İşçinin kaza sonucunda hayatını kaybetmesi durumunda, işçinin mirasçıları işverene karşı dava açabilirler. İş Mahkemelerinde açılan bu tür davaların yanı sıra SGK da taraf olabilir. İşçinin yakınları tarafından açılan dava, “destekten yoksun kalma tazminatı” olarak adlandırılır.

İşverenin Sorumluluğu Nedir?

İşverenin kusuruyla ilgili sorumluluğun varlığı, uzman kişilerce hazırlanacak bilirkişi raporunda belirlenecektir. Yargıtay kararlarında, bilirkişi raporunu hazırlayan ekibin içinde bir uzman doktorun bulunmaması, yerel mahkeme kararlarının bozulmasına neden olmaktadır.

Bilirkişi, kusur oranını belirlerken, işverenin aldığı tedbirler kadar almaması gereken tedbirleri de dikkate almak zorundadır. Örneğin, işe alınan bir işçinin işe giriş sağlık raporunda kalp krizi riski taşıması ve bu konuda bir muayeneye tabi tutulmaması, işverenin kusur sorumluluğunu artırabilir.

Yargıtay kararlarında, kalp krizinde işverenin kusurunu belirlerken “kaçınılmazlık ilkesi” tartışılmıştır. Kaçınılmazlık ilkesi, Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 45. maddesinde şu şekilde açıklanmıştır: “Kaçınılmazlık, olayın meydana geldiği tarihte geçerli bilimsel ve teknik kurallara rağmen, iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesi durumudur. İşveren, alınması gereken herhangi bir önlemi almamışsa, olayın kaçınılmazlığından bahsedilemez.”

Av. Ahmet EKİN & Stj. Av. Kübra DEMİR

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu